31 Aralık 2008 Çarşamba
IRAKLI ÖMERİN AMERİKAN GENERALİ FRANKS'A YAZDIĞI MEKTUP
Ben Basra’dan Ömer
“Bu zulüm yerde kalmaz
Yemin olsunki asra.
Önce mevtül insanlık
Sonra harabül Basra”
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks;
Önce demokrasi yağdı göklerden
Sonra özgürlük geçti üstümüzden
Palet palet…
Ve insan hakları namlularından
Yüzü maskeli adamların
Saniyede bilmem kaçbin adet.
Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu
Babamın vücudunda
Tam onsekiz adet
İnsan hakları saymışlar.
Annem zaten yoktu
Ben doğarken
İlaç yokluğundan ölmüş.
Ambargo filan dediler ya
Anlamadım, çocuk aklı işte
Sen daha iyi bilirsin …
Sizde de barış böylemidir Franks ?
İnsan hakları çocukları yetim,
Ve ayaksız bırakır mı orada da ?
Ya demokrasi ?
Güpegündüz pazara düşer mi ?
Ve zenginlik…
İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı ?
Ve kuşlar gökyüzünü terk edermi orada da ?
Babamla söylediğim son dua dilimde,
Ayaklarım hastanede,
Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar
Elimde kaldı…
Çocuğun var mı Franks ?
Al…çocuğuna götür onları
Bir işe yarasın.
Kim bilir baktıkça,
Belki beni hatırlarsın
“Bu nasıl demokrasi ?
Düştüğü yeri yaktı
Merhamet hür dünyaya
Bu kadar mı Irak’tı ? “
DAĞITIM :Zalimlerin başı İsrail ve ABD.ye.
Not:web.inonu.edu.tr adlı siteden alınmıştır.
25 Aralık 2008 Perşembe
VELİLERİN TEPKİSİNDEKİ KRİTER SİYASETEDE YANSIRSA
Yerel gazetelerimizde okuduğum bir haber ilgimi çekti. Sizlerinde bir çoğunuzun okuduğuna inandığım bu haberdeki bir noktaya dikkatinizi çekmek maksadıyla bu satırları yazıyorum.
Önce haberi hatırlatayım.Hanımeller İköğretim Okulu Okul Aile Birliği ve öğrenci velileri okul müdürlerinin 8 yılda 8 kere değiştirilmesinden şikayetçi olduklarını bildirmek maksadıyla okul önünde bir toplantı yapmişlar.Özet olarakta şikayetlerinde; ” Okulumuz 2000 yılında eğitime başlamış olup 2000 yılından 2008 yılına kadar 8 yılda 8 kere müdür değişikliği yapılmıştır.Bizim derdimiz hangi müdürün geldiği hangi müdürün gittiği değil,bizim için önemli olan hangi müdürün döneminde okulumuzun dolayısıyla çocuklarımızın başarı grafiği yükselmiştir,biz ona bakarız…” diyorlar
Ve hemen Kırıkkale Milli Eğitim Müdürlüğü verilerine göre bir sıralama ve derecelendirme yaparak hangi müdürün döneminde okul ne kadar başarılı olmuş onu somut olarak ortaya koyuyorlar ve taleplerinin ne kadar mantıklı olduğunu kamuoyunun ve yetkililerin dikkatine sunuyorlar.
Elbette bu konu Milli Eğitim yetkililerince incelenecek,olumlu yada olumsuz bir karar verilecektir.Ancak benim yukarda altını çizmeye çalıştığım ve dikkate değer bulduğum nokta ;Okul Aile Birliği ve Veliler taleplerini hamasi bir nutukla veya siyasi bir yaklaşımla yapmıyorlar. Milli Eğitimin OKS sınavında hangi müdürün döneminde hangi başarı kazanılmış bunu kıstas alıyorlar.Bu akılcı ve mantıklı bir yaklaşım olup veliler adına temennim bu girişimden olumlu sonuç almalarıdır.
Buradan gelmek istediğim nokta ise önümüzde bir yerel seçim olduğu için elbette siyaset.Yukarıda örneğini verdiğimiz tavır siyasi platformda adaylarada uygulanmıya kalkılırsa böyle bir değerlendirmeden elbette Kırıkkale karlı çıkacaktır diye düşünüyorum
Yani bir belediye başkan adayı toplumun karşısına oy istemek için geldiği zaman seçmen hemşehrilerimiz o adaya :” Gel bakalım aday efendi.Sen şu kadar yıl başkanlık yaptın.Senden öncekilerde şu şu dönemlerde başkanlıklar yaptı.Senin döneminde yada senin partiyin döneminde belediyeye 10 lira para gelmiş sen 3 liralık hizmet yapmışsın.Ayrıca giderken 100 lirada borç bırakmışsın.Oda yetmemiş oy alma uğruna belediyenin ihtiyacının üzerinde 500 tanede işçi almışsın.Ve o fazla işçilerin maaş yükü yüzünden belediye hizmet üretemez hale gelmiş.
Halbuki senden önceki başkanın döneminde –veya senden sonraki başkanın döneminde- şu kadar para gelmiş,şu şu hizmetler yapılmış.Tüm bu rakamlar ve istatistikler bu adayın daha çalışkan ve üretken ve dürüst olduğunu ispatlıyor.Onun için oyum şu adaya. ..”diyerek hemşehrilerimizinde yukarıda örneğini verdiğimiz veliler gibi davranacağını umut ediyorum.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
Önce haberi hatırlatayım.Hanımeller İköğretim Okulu Okul Aile Birliği ve öğrenci velileri okul müdürlerinin 8 yılda 8 kere değiştirilmesinden şikayetçi olduklarını bildirmek maksadıyla okul önünde bir toplantı yapmişlar.Özet olarakta şikayetlerinde; ” Okulumuz 2000 yılında eğitime başlamış olup 2000 yılından 2008 yılına kadar 8 yılda 8 kere müdür değişikliği yapılmıştır.Bizim derdimiz hangi müdürün geldiği hangi müdürün gittiği değil,bizim için önemli olan hangi müdürün döneminde okulumuzun dolayısıyla çocuklarımızın başarı grafiği yükselmiştir,biz ona bakarız…” diyorlar
Ve hemen Kırıkkale Milli Eğitim Müdürlüğü verilerine göre bir sıralama ve derecelendirme yaparak hangi müdürün döneminde okul ne kadar başarılı olmuş onu somut olarak ortaya koyuyorlar ve taleplerinin ne kadar mantıklı olduğunu kamuoyunun ve yetkililerin dikkatine sunuyorlar.
Elbette bu konu Milli Eğitim yetkililerince incelenecek,olumlu yada olumsuz bir karar verilecektir.Ancak benim yukarda altını çizmeye çalıştığım ve dikkate değer bulduğum nokta ;Okul Aile Birliği ve Veliler taleplerini hamasi bir nutukla veya siyasi bir yaklaşımla yapmıyorlar. Milli Eğitimin OKS sınavında hangi müdürün döneminde hangi başarı kazanılmış bunu kıstas alıyorlar.Bu akılcı ve mantıklı bir yaklaşım olup veliler adına temennim bu girişimden olumlu sonuç almalarıdır.
Buradan gelmek istediğim nokta ise önümüzde bir yerel seçim olduğu için elbette siyaset.Yukarıda örneğini verdiğimiz tavır siyasi platformda adaylarada uygulanmıya kalkılırsa böyle bir değerlendirmeden elbette Kırıkkale karlı çıkacaktır diye düşünüyorum
Yani bir belediye başkan adayı toplumun karşısına oy istemek için geldiği zaman seçmen hemşehrilerimiz o adaya :” Gel bakalım aday efendi.Sen şu kadar yıl başkanlık yaptın.Senden öncekilerde şu şu dönemlerde başkanlıklar yaptı.Senin döneminde yada senin partiyin döneminde belediyeye 10 lira para gelmiş sen 3 liralık hizmet yapmışsın.Ayrıca giderken 100 lirada borç bırakmışsın.Oda yetmemiş oy alma uğruna belediyenin ihtiyacının üzerinde 500 tanede işçi almışsın.Ve o fazla işçilerin maaş yükü yüzünden belediye hizmet üretemez hale gelmiş.
Halbuki senden önceki başkanın döneminde –veya senden sonraki başkanın döneminde- şu kadar para gelmiş,şu şu hizmetler yapılmış.Tüm bu rakamlar ve istatistikler bu adayın daha çalışkan ve üretken ve dürüst olduğunu ispatlıyor.Onun için oyum şu adaya. ..”diyerek hemşehrilerimizinde yukarıda örneğini verdiğimiz veliler gibi davranacağını umut ediyorum.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
23 Aralık 2008 Salı
SİYASET AKADEMİSİ NE KAZANDIRDI ?
Bir Bilge kişiye bir çocuk gelir ve ona: “Bana lütfen hayatın hakikatini öğretirmisiniz ?” der.Bilge kişi:”Hayatın hakikatini öğrenmeyi çokmu istiyorsun? “ der çocuğa.Yine evet cevabını alınca, çocuktan su dolu bir kova getirmesini ister.Ve su dolu kovanın içine o çocuğun kafasını sokarak kafasınada üsten bastırır.Çocuk havasızlıktan çırpınmaya başlar. Ve bir süre sonra çocuğun çırpınmaları kesilir. Artık çocuğun ölmesine tek bir nefeslik süre kalınca Bilge kişi çocuğun kafasını kovadan çıkarır.Çocuk kafasını kovadan çıkarır çıkarmaz son derece uzun ve adeta boğazını yırtarcasına hızlı bir şekilde derin bir nefes alır.
Bilge kişi ona şöyle der:” Evladım hayatın hakikatini öğrenmeyi eğer bu son nefesi almayı istediğin kadar istersen öğrenirsin”
Evet… bu kıssayı bize Siyaset Akademisi kursunda nakleden Prof. Naci Bostancı :” EĞER SİZLERDE SİYASET YAPMAYI BU ÇOCUĞUN SON NEFESİ ALMAK İSTEDİĞİ KADAR ÇOK İSTERSENİZ VE BEDELİNİDE ÖDEMEYE HAZIRSANIZ SİYASETİ EN GÜZEL ŞEKLİYLE YAPARSINIZ” dedi ve devam etti;
“Hz.Süleyman döneminde iki tane kadın bir çocuğa ( bu çocuk benim) diye sahip çıkarlar.Aralarında anlaşamayınca hakemlik yapması için Hz.Süleymana müraacat ederler. Hz.Süleyman iki anneyide dinler ve;” Ben adaletli bir peygamber olarak bu çocuğu ikiye bölerek eşitçe paylaştıracağım” der.Çocuğun gerçek annesi olmayan kadın “Tamam ben bu karara katılıyorum çocuk ikiye bölünsün ve yeterki yarısı benim olsun” der. Hz.Süleyman tam kılıcıyla çocuğu ikiye bölmeye hazırlanırken gerçek anne dayanamaz ve “Durun !” diye bağırır. Gerçek anne: “ Tamam ! çocuk benim iddiasından vazgeçiyorum.Yeterki çocuğum hayatta olsun onun yaşadığını bileyim yeter” der.
Bu kıssayıda -Türkiyenin Siyasi ve İdari Yapısı- konulu ders arasında bizlere Sayın Bostancı nakletti ve devamında: ”İşte insanoğlunu ve onun şahsi hırslarını –çocuğu ikiye bölelim- diyen anne temsil etmektedir.Bizde bu anne gibi siyaset yaparsak (ya benim olmalı yoksa başkasınında olmasın ) noktasına geliriz. Özelliklede ; –“Alacağımız bir kararda benim ülkem kaybedeceğine tek partim kaybetsin ama ülkem kaybetmesin” – diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Genel Başkanı olduğu Ak Partide siyaset yapacaksak sonunda kişisel kayıbımız olsa bile siyasetin soylu tarafında olmalıyız….” diye devam etti .
Evet Ak Parti Genel Merkezi tarafından Türkiyenin 81 ilinde düzenlenen Siyaset Akademisi kursu bitti.Ülkemizin çok değerli yazarları,siyaset ve beden dili uzmanları ile siyaset bilimcileri tarafından verilen dersleri ilgi ile izlediğimi ve son derece faydalandığımı belirtmeliyim.
Türkiyenin Siyasi ve İdari Yapısı,Yerel Yönetimlerin Tarihçesi,Yerel Yönetimler Mevzuatı,Siyasal İletişim ve Seçmen Eğilimleri,AB Sürecinde Türk Belediyeciliği,Belediyelerde Çevre Yönetimi ve Kent Planlaması,Beden Dili ve İletişim Kurma Metodları ve benzeri daha bir çok konuda bizlere bilgi ve deneyimlerini aktaran akademisyen kadroya Ak Parti Genel Merkezine ve Kırıkkale Teşkilatında bu organizasyona emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.Bu kursu kaçıranlarında çok değerli bir imkanı kaçırdıklarına inanıyorum.Hani,” Ak Parti niye büyük parti ? Ak Parti ne yapıyorda siyasi kaliteyi artıyor? Ak Partiye karşı neden bir alternatif üretilemiyor ? diye sürekli soru soranlar ve Ak Partinin tılsımını sürekli merak edenler varya ? İşte onlar bu kursa katılsalar ve anlatılanları dinleselerdi sanırım bu sorularına bu dersler esnasında bir çok cevaplar bulacaklardı.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
Bilge kişi ona şöyle der:” Evladım hayatın hakikatini öğrenmeyi eğer bu son nefesi almayı istediğin kadar istersen öğrenirsin”
Evet… bu kıssayı bize Siyaset Akademisi kursunda nakleden Prof. Naci Bostancı :” EĞER SİZLERDE SİYASET YAPMAYI BU ÇOCUĞUN SON NEFESİ ALMAK İSTEDİĞİ KADAR ÇOK İSTERSENİZ VE BEDELİNİDE ÖDEMEYE HAZIRSANIZ SİYASETİ EN GÜZEL ŞEKLİYLE YAPARSINIZ” dedi ve devam etti;
“Hz.Süleyman döneminde iki tane kadın bir çocuğa ( bu çocuk benim) diye sahip çıkarlar.Aralarında anlaşamayınca hakemlik yapması için Hz.Süleymana müraacat ederler. Hz.Süleyman iki anneyide dinler ve;” Ben adaletli bir peygamber olarak bu çocuğu ikiye bölerek eşitçe paylaştıracağım” der.Çocuğun gerçek annesi olmayan kadın “Tamam ben bu karara katılıyorum çocuk ikiye bölünsün ve yeterki yarısı benim olsun” der. Hz.Süleyman tam kılıcıyla çocuğu ikiye bölmeye hazırlanırken gerçek anne dayanamaz ve “Durun !” diye bağırır. Gerçek anne: “ Tamam ! çocuk benim iddiasından vazgeçiyorum.Yeterki çocuğum hayatta olsun onun yaşadığını bileyim yeter” der.
Bu kıssayıda -Türkiyenin Siyasi ve İdari Yapısı- konulu ders arasında bizlere Sayın Bostancı nakletti ve devamında: ”İşte insanoğlunu ve onun şahsi hırslarını –çocuğu ikiye bölelim- diyen anne temsil etmektedir.Bizde bu anne gibi siyaset yaparsak (ya benim olmalı yoksa başkasınında olmasın ) noktasına geliriz. Özelliklede ; –“Alacağımız bir kararda benim ülkem kaybedeceğine tek partim kaybetsin ama ülkem kaybetmesin” – diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğanın Genel Başkanı olduğu Ak Partide siyaset yapacaksak sonunda kişisel kayıbımız olsa bile siyasetin soylu tarafında olmalıyız….” diye devam etti .
Evet Ak Parti Genel Merkezi tarafından Türkiyenin 81 ilinde düzenlenen Siyaset Akademisi kursu bitti.Ülkemizin çok değerli yazarları,siyaset ve beden dili uzmanları ile siyaset bilimcileri tarafından verilen dersleri ilgi ile izlediğimi ve son derece faydalandığımı belirtmeliyim.
Türkiyenin Siyasi ve İdari Yapısı,Yerel Yönetimlerin Tarihçesi,Yerel Yönetimler Mevzuatı,Siyasal İletişim ve Seçmen Eğilimleri,AB Sürecinde Türk Belediyeciliği,Belediyelerde Çevre Yönetimi ve Kent Planlaması,Beden Dili ve İletişim Kurma Metodları ve benzeri daha bir çok konuda bizlere bilgi ve deneyimlerini aktaran akademisyen kadroya Ak Parti Genel Merkezine ve Kırıkkale Teşkilatında bu organizasyona emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.Bu kursu kaçıranlarında çok değerli bir imkanı kaçırdıklarına inanıyorum.Hani,” Ak Parti niye büyük parti ? Ak Parti ne yapıyorda siyasi kaliteyi artıyor? Ak Partiye karşı neden bir alternatif üretilemiyor ? diye sürekli soru soranlar ve Ak Partinin tılsımını sürekli merak edenler varya ? İşte onlar bu kursa katılsalar ve anlatılanları dinleselerdi sanırım bu sorularına bu dersler esnasında bir çok cevaplar bulacaklardı.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
19 Aralık 2008 Cuma
YEREL TERCİHİMİZ KİM OLMALI
Siyaset birçok insanımızın bildiği üzere Arapça bir kelimedir.Siyaset (Seyis) kökünden at bakımından gelir.(Siyaset) Arapça , (Politika) Yunancadır ve (şehire ait işler demek ) olup siyaset ile politikanın halkımız arasında aşağı yukarı aynı anlamı karşıladığı varsayılır.
Tarihte siyaseti en iyi Sümerler resmetmiştir. Sümerler dönemindeki duvar resimlerinde Kralın bir elinde asa diğer elindede buğday başağı vardır.Gazi Üniversitesi Profösörlerinden Naci Bostancı:” …Kralın elindeki bu asa yada bu sopa gücü, iktidarı temsil eder.Diğer elindeki buğday başağıda nimeti yani iktidarın imkanlarını temsil eder” diyor ve ekliyor “…işte asırlar boyu insanlar o asayı yani iktidarı bir eline, iktidarın nimetlerinide diğer eline alabilmek için mücadele etmişlerdir” diyerek siyasetin tarihçesinin asırlar öncesine dayandığının altını çiziyor.
Evet…iktidarın alamet-i farikası olan asayı bir eline ve nimetini temsil eden buğday başağınıda diğer eline almak isteyen insanların mücadelesine bu günde hep beraber tanık oluyoruz.İktidara talip olanların hedefini kısa ve belkide biraz kaba bir tabirle böyle özetliyebiliriz.
Pekii… halk yani seçmen ne düşünür? Kısaca :”…ben şu adaya yada şu partiye oyumu vereyim yani iktidar sopasını ve buğday başağını şuna vereyim ama iktidara gelince sopayı nasıl kullanacak buğdayı nasıl dağıtacak ?” diye düşünür.İşte siyasetin ve halkın en temel problemi budur.Yani Kral adilmi olacak zalimmi olacak ? Elindeki buğdayı, iktidar nimetini çok yakın çevresine veya yandaşlarınamı dağıtacak ,yoksa tüm tebaaya eşitmi dağıtacak ?
Yada daha kısa ve net bir ifadeyle ;iktidara getirdiğiniz yönetici adil ve dürüstmü olacak, hırsız ve zalimmi olacak ? Afrika Kabilelerinde yerliler 7 yılda bir kabile reisi seçerler ve 7 yıl sonunda eski kral kurban edilir ve sonra yeni kralı seçerlermiş.Yeni reis seçilen, kurban edilmiş eski reisin cesedi üzerinden geçerek tahta çıktığı için adaletsiz davranamazmış. Eski bir Afrika kabilesinin kendi reisini denetleme yöntemini bu çağda uygulayamayacağımız için bu gün idarecileri cezalandırmak yada ödüllendirmek üzere 5 yılda bir seçim sandığı koyuyoruz. Yani seçmenler iktidar sahibini seçim sandığında oyları ile dövecek hatta öldürecek yada ödüllendirecektir.
Ancak bir Kırıkkaleli olarak tüm hemşehrilerimden bir tek ricada bulunmak isterim. Oyunuzu kime yada hangi partiye verirseniz verin. Ancak lütfen aşağıdaki soruyu kendinize sorun : ” İktidarın asasını ve buğday başağını oy vererek teslim edeceğim idareci zalim ve hırsızmı olsun, adil ve dürüstmü olsun ? “
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
Tarihte siyaseti en iyi Sümerler resmetmiştir. Sümerler dönemindeki duvar resimlerinde Kralın bir elinde asa diğer elindede buğday başağı vardır.Gazi Üniversitesi Profösörlerinden Naci Bostancı:” …Kralın elindeki bu asa yada bu sopa gücü, iktidarı temsil eder.Diğer elindeki buğday başağıda nimeti yani iktidarın imkanlarını temsil eder” diyor ve ekliyor “…işte asırlar boyu insanlar o asayı yani iktidarı bir eline, iktidarın nimetlerinide diğer eline alabilmek için mücadele etmişlerdir” diyerek siyasetin tarihçesinin asırlar öncesine dayandığının altını çiziyor.
Evet…iktidarın alamet-i farikası olan asayı bir eline ve nimetini temsil eden buğday başağınıda diğer eline almak isteyen insanların mücadelesine bu günde hep beraber tanık oluyoruz.İktidara talip olanların hedefini kısa ve belkide biraz kaba bir tabirle böyle özetliyebiliriz.
Pekii… halk yani seçmen ne düşünür? Kısaca :”…ben şu adaya yada şu partiye oyumu vereyim yani iktidar sopasını ve buğday başağını şuna vereyim ama iktidara gelince sopayı nasıl kullanacak buğdayı nasıl dağıtacak ?” diye düşünür.İşte siyasetin ve halkın en temel problemi budur.Yani Kral adilmi olacak zalimmi olacak ? Elindeki buğdayı, iktidar nimetini çok yakın çevresine veya yandaşlarınamı dağıtacak ,yoksa tüm tebaaya eşitmi dağıtacak ?
Yada daha kısa ve net bir ifadeyle ;iktidara getirdiğiniz yönetici adil ve dürüstmü olacak, hırsız ve zalimmi olacak ? Afrika Kabilelerinde yerliler 7 yılda bir kabile reisi seçerler ve 7 yıl sonunda eski kral kurban edilir ve sonra yeni kralı seçerlermiş.Yeni reis seçilen, kurban edilmiş eski reisin cesedi üzerinden geçerek tahta çıktığı için adaletsiz davranamazmış. Eski bir Afrika kabilesinin kendi reisini denetleme yöntemini bu çağda uygulayamayacağımız için bu gün idarecileri cezalandırmak yada ödüllendirmek üzere 5 yılda bir seçim sandığı koyuyoruz. Yani seçmenler iktidar sahibini seçim sandığında oyları ile dövecek hatta öldürecek yada ödüllendirecektir.
Ancak bir Kırıkkaleli olarak tüm hemşehrilerimden bir tek ricada bulunmak isterim. Oyunuzu kime yada hangi partiye verirseniz verin. Ancak lütfen aşağıdaki soruyu kendinize sorun : ” İktidarın asasını ve buğday başağını oy vererek teslim edeceğim idareci zalim ve hırsızmı olsun, adil ve dürüstmü olsun ? “
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
14 Aralık 2008 Pazar
KIRIKKALE ÜNİVESİTESİNİN ÖNEMİ -2-
Üniversitelerin bulundukları şehirlere sosyal,kültürel ve ekonomik manada son derece önemli katkılar sağladığı herkesce bilinen bir gerçektir.
Geçen hafta ulusal bir gazetede Eskişehir Anadolu Üniversitesi hakkında çıkan bir haberi sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.Anadolu Üniversitesince yapılan “Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehire Etkileri ve Şehrin Üniversiteyi Algılayışı” konulu bir araştırma sonucuna göre –lütfen bu rakama dikkat edin- Anadolu Üniversitesinin şehre yıllık BİR MİLYAR YTL yani eski rakamla BİR KATRİLYON LİRA katkı sağladığı tespit edilmiş.
Bu Üniversitenin Eskişehire istihdam noktasındada çok önemli bir katkı sağladığını yine yapılan o araştırmada görebiliyoruz.Sözkonusu araştırmaya göre;”Eskişehir Üniversitesi 4776 kişiye doğrudan,2163 kişiye ise dolaylı olmak üzere 6939 KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLIYOR.
Yukarıdaki rakamlara bakınca Anadolu Üniversitesine ( bacasız fabrika ) dersek sanırım abartmış olmayız.Elbette bu sonuçta Eskişehir Üniversitesinin 1958 yılında kurulmuş olmasının büyük bir önemi var.Ayrıca Anadolu Üniversitesinde şu anda 23 bin öğrenci örgün eğitimde,Bir milyon öğrenci Açık Öğretimde olmak üzere,BİRMİLYONYİRMİÜÇBİN ÖĞRENCİ’nin okuyor olması sonucu Eskişehire yukarıda sayılan katkıları sağlıyor kuşkusuz.
Hani uzun yolda giderken bazı küçük kamyonetlerin arkasında bir yazı görürsünüz,”Büyüyünce bende TIR olacağım “ yazar.Elbette 1992 yılında kurulmuş 16 yaşındaki Kırıkkale Üniversitesinede gerek milletvekillerimiz,gerek belediye başkanlarımız ve elbette Rektörümüz ve bu konuda sorumlu olan diğer yöneticiler daha fazla hassasiyet gösterirlerse ve özellikle Kırıkkale halkı,esnafı öğrenci kardeşlerimize gerekli ilgiyi gösterirler onların beklediği yaklaşımı ,desteği sunarlarsa Üniversitemizde bir gün 50 yaşındaki Anadolu Üniversitesi gibi olacaktır diye düşünüyorum.
Kırıkkale Üniversitesinin ihtiyacı olan ek binalarının yapılması,öğrencilerin ihtiyaç duyduğu sosyal ve kültürel tesislerin yapılması,üniversitenin akademik personelinin eksikse tamamlanması, tamamsa bu kadronun niteliğinin dahada yükseltilebilmesi ,öğrencilerin şehirden ve yöneticilerden beklentileri ve bu beklentilere cevap verecek çalışmaların tamamı; Üniversite-Valilik-Belediye ve Milletvekilleri dörtlüsü diyebileceğimiz bir ekibin çalışmasıyla mümkün olabilecektir.Böyle olursa tüm bunların daha kısa sürede yapılabileceğine ve daha rantabl sonuçların alınacağına inanıyorum.Elbette saydığım bu idareciler kendi aralarında görüşüyor ve çalışmalar gerçekleştiriyorlardır. Ancak bu konuda belirlenmiş bazı hedefler varsa ve basınla bu düşünce ve hedefler paylaşılırsa gerek fikir verme gerekse öneri sunma noktasında basınımızın ve kamuoyununda katkı sağlıyabileceğini düşünüyorum.
Rektörümüz Sayın Murat Çakmak’ın Delice Meslek Yüksek Okulunun açılışında yaptığı konuşmada,”Bugün bizim için mutlu günlerden bir tanesi.Bugün Kırıkkale Üniversitesine,Kırıkkale şehri ve yöresiyle olan sağlam bağlantılarına çelikten bir halkanın daha eklendiği gün.Bugün eğitimi ilin her yöresine ulaştırma çabasında olan Kırıkkale Üniversitesi tarafından bir adımın daha atıldığı bir gün.Bizim buradaki amacımz Üniversite ile şehri bütünleştirmektir….” ifadeleriyle devam eden sözleri son derece önemli ve Sayın Rektöründe bu konuya son derece önem verdiğinin bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Kırıkkale Üniversitesinin bu şehire ekonomik alanda olduğu gibi sosyal ve kültürel anlamdada ciddi katkılar sağladığına inanıyorum.Daha fazla katkı sağlıyabilirmi?.Elbette, bunun kat kat fazlasını sağlayabilir.Ancak bu şehrin siyasetçileri olarak hiç kafa yordukmu? Minibüsçüsü,lokantacısı,marketçisi,kafeteryacısı velhasıl esnafı olarak hiç Üniversite öğrencileriyle oturup konuştukmu?.Hiç o gençlerin beklentisine cevap verecek gayretlerde bulundukmu?.Cevabımız hayırsa hemen harekete geçmek için neyi ve kimi bekliyoruz?.Kırıkkale Üniversitesi öğrencilerinin bazılarındanda bir ricam var.Lütfen bazı internet sitelerinde Kırıkkale için çok olumsuz ve iç karartıcı yazılar yazmayın.Kırıkkale o kadar kötü yorumları haketmiyor.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
Geçen hafta ulusal bir gazetede Eskişehir Anadolu Üniversitesi hakkında çıkan bir haberi sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.Anadolu Üniversitesince yapılan “Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehire Etkileri ve Şehrin Üniversiteyi Algılayışı” konulu bir araştırma sonucuna göre –lütfen bu rakama dikkat edin- Anadolu Üniversitesinin şehre yıllık BİR MİLYAR YTL yani eski rakamla BİR KATRİLYON LİRA katkı sağladığı tespit edilmiş.
Bu Üniversitenin Eskişehire istihdam noktasındada çok önemli bir katkı sağladığını yine yapılan o araştırmada görebiliyoruz.Sözkonusu araştırmaya göre;”Eskişehir Üniversitesi 4776 kişiye doğrudan,2163 kişiye ise dolaylı olmak üzere 6939 KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLIYOR.
Yukarıdaki rakamlara bakınca Anadolu Üniversitesine ( bacasız fabrika ) dersek sanırım abartmış olmayız.Elbette bu sonuçta Eskişehir Üniversitesinin 1958 yılında kurulmuş olmasının büyük bir önemi var.Ayrıca Anadolu Üniversitesinde şu anda 23 bin öğrenci örgün eğitimde,Bir milyon öğrenci Açık Öğretimde olmak üzere,BİRMİLYONYİRMİÜÇBİN ÖĞRENCİ’nin okuyor olması sonucu Eskişehire yukarıda sayılan katkıları sağlıyor kuşkusuz.
Hani uzun yolda giderken bazı küçük kamyonetlerin arkasında bir yazı görürsünüz,”Büyüyünce bende TIR olacağım “ yazar.Elbette 1992 yılında kurulmuş 16 yaşındaki Kırıkkale Üniversitesinede gerek milletvekillerimiz,gerek belediye başkanlarımız ve elbette Rektörümüz ve bu konuda sorumlu olan diğer yöneticiler daha fazla hassasiyet gösterirlerse ve özellikle Kırıkkale halkı,esnafı öğrenci kardeşlerimize gerekli ilgiyi gösterirler onların beklediği yaklaşımı ,desteği sunarlarsa Üniversitemizde bir gün 50 yaşındaki Anadolu Üniversitesi gibi olacaktır diye düşünüyorum.
Kırıkkale Üniversitesinin ihtiyacı olan ek binalarının yapılması,öğrencilerin ihtiyaç duyduğu sosyal ve kültürel tesislerin yapılması,üniversitenin akademik personelinin eksikse tamamlanması, tamamsa bu kadronun niteliğinin dahada yükseltilebilmesi ,öğrencilerin şehirden ve yöneticilerden beklentileri ve bu beklentilere cevap verecek çalışmaların tamamı; Üniversite-Valilik-Belediye ve Milletvekilleri dörtlüsü diyebileceğimiz bir ekibin çalışmasıyla mümkün olabilecektir.Böyle olursa tüm bunların daha kısa sürede yapılabileceğine ve daha rantabl sonuçların alınacağına inanıyorum.Elbette saydığım bu idareciler kendi aralarında görüşüyor ve çalışmalar gerçekleştiriyorlardır. Ancak bu konuda belirlenmiş bazı hedefler varsa ve basınla bu düşünce ve hedefler paylaşılırsa gerek fikir verme gerekse öneri sunma noktasında basınımızın ve kamuoyununda katkı sağlıyabileceğini düşünüyorum.
Rektörümüz Sayın Murat Çakmak’ın Delice Meslek Yüksek Okulunun açılışında yaptığı konuşmada,”Bugün bizim için mutlu günlerden bir tanesi.Bugün Kırıkkale Üniversitesine,Kırıkkale şehri ve yöresiyle olan sağlam bağlantılarına çelikten bir halkanın daha eklendiği gün.Bugün eğitimi ilin her yöresine ulaştırma çabasında olan Kırıkkale Üniversitesi tarafından bir adımın daha atıldığı bir gün.Bizim buradaki amacımz Üniversite ile şehri bütünleştirmektir….” ifadeleriyle devam eden sözleri son derece önemli ve Sayın Rektöründe bu konuya son derece önem verdiğinin bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Kırıkkale Üniversitesinin bu şehire ekonomik alanda olduğu gibi sosyal ve kültürel anlamdada ciddi katkılar sağladığına inanıyorum.Daha fazla katkı sağlıyabilirmi?.Elbette, bunun kat kat fazlasını sağlayabilir.Ancak bu şehrin siyasetçileri olarak hiç kafa yordukmu? Minibüsçüsü,lokantacısı,marketçisi,kafeteryacısı velhasıl esnafı olarak hiç Üniversite öğrencileriyle oturup konuştukmu?.Hiç o gençlerin beklentisine cevap verecek gayretlerde bulundukmu?.Cevabımız hayırsa hemen harekete geçmek için neyi ve kimi bekliyoruz?.Kırıkkale Üniversitesi öğrencilerinin bazılarındanda bir ricam var.Lütfen bazı internet sitelerinde Kırıkkale için çok olumsuz ve iç karartıcı yazılar yazmayın.Kırıkkale o kadar kötü yorumları haketmiyor.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
1 Aralık 2008 Pazartesi
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ VE SİYASET AKADEMİSİ

Uzunca bir aradan sonra -yeniden merhaba -diyerek yazıma başlamak istiyorum.Pekii.. Kırıkkale Üniversitesi ile Ak Parti Genel Merkezince geçtiğimiz hafta Kırıkkalede düzenlenen Siyaset Akademisi kursunun ne alakası var diyebilirsiniz.Yazının ilerleyen kısımlarında nasıl bağ kurduğumu ve Üniversitelerin bir şehir için bir ülke için her açıdan aslında ne kadar önemli olduğunu Siyaset Akademisindeki konuşmacının yaptığı değerlendirmeyi dinledikten sonra bir kez daha anladığım için yazıya böyle bir başlık atarak başlamak istedim.
Siyaset Akademisi Koordinatörü Ercan Demirci :’’Karşınızdaki insanlar size , bana siyaset yapma deyince (bana yalan söyleme) dediğini anlıyorsak yani Türkiyede siyasetçi eşittir yalancıyı anlıyorsak veya böyle anlaşılıyorsa vay halimize demektir’’ sözleriyle başladığı konferansına şu tespitlerle devam etti.
‘’ Türkiyede siyasetin ve siyasetçinin kalitesizliğinden bahsediliyorsa bu birazda bizden ve siyaset yapan insanların eğitim seviyesinin çok ta fazla yüksek olmamasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde yapılan istatistiğe göre okuryazar oranımız %94 olarak görülmekte ancak bu %94 oran incelendiğinde okur-yazar oranının ortalamasını ilkokul dörtten ayrılan insanların oluşturduğu tespit edilmektedir.
70 milyonluk Türkiyede toplam 130 üniversite bulunurken 300 milyonluk Amerikada özel ve devlet üniversiteleride dahil 4000 üniversitenin varlığı biliniyor. Hal böyle olunca Amerikadaki okur-yazar oranındaki çoğunluğu lise ve üniversite mezunları oluştururken Türkiyedeki okur-yazar oranındaki ortalamayı ilkokul dörtten ayrılma insanlar oluşturmakta’’
. Siyaset Akademisi Koordinatörü Ercan Demirci ülkemizdeki siyasetin kalitesinin neden istenilen seviyeye yükseltilemediğini ise aşağıda yaptığı kıyaslama ile açıklıyordu:
“Şu anda 70 milyon nüfuslu ülkemizde 81 tane siyasal parti bulunurken ,300 milyon nüfuslu Amerikada Cumhuriyetçileri ve Demokratları temsil eden 2 parti bulunmakta dır.Yine ülkemizdeki siyasi partileri strateji anlamında bilgi , birikim,finans ve proje anlamında besleyen 3-4 tane kurum ve kuruluş varken, Amerikada bu 2 tane partiyi strateji,bilgi,finans ve proje konusunda destekleyen 14 bin tane evet tam 14 bin tane kurumun varlığından sözedilyor.Bu 14 bin tane vakıf ,dernek ve think-tank kuruluşlarında çalışanların hepsinin üniversite mezunu olduğu ve en az 2-3 yabancı dil bildiği, bu uzmanlar tarafından hazırlanan raporlar ve stratejik planların Amerikanın ulusal siyasetine yön verdiği biliniyor.”
Türkiyede 81 parti Amerikada 2 parti.Türkiyede devlet tarafından kurulan CHP yi saymazsak kurulmuş partilerin en yaşlısının 25 yaşındaki ANAP olduğunu, Amerikadaki 2 partinin ise 200 yaşında olduğunu duyduğumuz ve öğrendiğimiz zaman ülkemizdeki partilerin ve siyasetin niteliğinin neden yükseltilemediğini biraz daha iyi anlıyoruz.
Kendisine bir hasta emanet edilen bir doktorun uzman olması için yaklaşık 12 sene çalışması gerekirken, kendisine onbinlerce yüzbinlerce insanı yönetmesi için başkanlık koltuğu teslim edilen bir siyasetçinin ilkokul mezunu olması yeterli olabilmektedir.
Ercan Demirci beyin kendisiyle görüşen Riyotta isimli Japondan bahsederek bu yazıyı noktalamaya çalışacağım.Riyotta bir Üniversite mezunu ve yukarıda bahsedilen Amerikadaki partilere rapor ve strateji sunan 14 bin tane kurumdan bir tanesinde çalışıyor.Japon Riyotta çok iyi derecede Türkçe biliyor.Ayrıca Kürtçe,Arapça,Farsça ve Osmanlıca yazmaları okuyup tercüme edebilecek kadar Osmanlıca biliyor.Ve Türkiyeye gelmiş Saidi Nursinin Öğretisinin Doğu ve Güneydoğudaki tesiri üzerine bir rapor hazırlıyor.
Evet…bizler kendi aramızda parti rozetini çarşafın üstünemi takalım başörtüsünün kenarınamı gibi Zübükzade politikalarla oy kapmıya çalışırken ve bu gibi ucuz numaralarla günü kurtararak siyaset yaptığımızı zannederken,kendi aramızda didişirken,Amerikada ki 2 partiye rapor ve strateji sunan ve 5 dil bilen Riyottalar ,Türkiyenin sosyolojikve stratejik kodlarını Amerikan siyasetinin emrine sunuyor.Ve Riyotta gibilerin hazırladığı bu raporlarla Bush,lar Obama lar Büyük Ortadoğu Projesini ve Medeniyetler İttifakı Projelerini oluşturarak dünyaya dayatıyor.Pekii…ne alakası var tüm bunların Kırıkkale Üniversitesiyle diyebilirsiniz.Yukarıda örneğini verdiğim Riyottaların Kırıkkalede ve Türkiyede çoğalabilmesinin yolu Kırıkkale Üniversitesi başta olmak üzere ülkemizdeki diğer Üniversitelerinden geçmektedir.Ülkemizde okur yazar oranı %94 müş iyi güzel.Ama gönül istiyorki bu %94 ün %90 ını üniversitelilerden oluşsun ve bizim ülkemizdede Riyottalar çoğalsın.
Ve gönül istiyorki Riyotta gibi adamlar Türkiye siyasetinde Kırıkkale siyasetinde var olsunlar. Yada bizdede var ama az diyorsak bunlardan yüzlerce binlerce olsun ve çoğalsın.Çünkü tüm dünya olduğu gibi ülkemizde çok tarihi çok stratejik ve çok tehlikeli bir siyasal süreçten geçiyor.Onun için bir değil binlerce Riyotta kafalı insanlara ihtiyacımız var.
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
10 Kasım 2008 Pazartesi
NEDEN BLOGA İHTİYAÇ DUYDUM

Ben Yunus Pehlivanlı.48 yaşındayım. MKE de işçi olarak çalıştım ve bir süre önce emekli oldum.AÖF Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum.Lise çağlarından itibaren Kırıkkalede yayımlanmış bir çok yerel gazetede yaklaşık 15 yıl amatör olarak muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptım.
Bundan 10-15 yıl önce Kırıkkalede yayın yapan Denge Televizyonunda haftalık yorum ve haber programı sundum.Yine o yıllarda Kırıkkale Belediye Şehir Tiyatrosunda amatörce bir süre tiyatroda oynadım.
Halen Ak Parti Kırıkkale İl Teşkilatının Tanıtım ve Medya Başkanlığını yürütüyorum.
Ancak bu Blogspotta bazı konularda yazı ve haberler yazarak bunları sizlerle paylaşmak istememin nedeni, üyesi bulunduğum partinin icraat ve faaliyetlerini sizlere duyurmak için değildir.
Bu blogspotta belkide; 20-30 yıldır hayalini kurduğum ama bir türlü gerçekleştiremediğim –yerel gazete çıkarma- düşüncemi ve sevdamı bu şekilde avutabileceğimi düşünerek kendime ait bazı köşe yazıları yazarak, yine Kırıkkale okuyucusunu ilgilendirecek resimli ve resimsiz haberleri sizlerle paylaşacağım.
Yapmaya çalıştığım bu işten ekonomik olarak herhangi bir beklentim yoktur.Ancak yazdığım haberlerin ve köşe yazılarının birden çok gazetede yada birden çok internet sitesinde yeralması ihtimali demek yazı ve haberlerimin daha çok insana ulaşacağı demek olacağı için bu blogtan sizlerle bağlantı kurmanın benim için daha rantabl olacağını düşündüm.
Bu blogta bazen Kırıkkaleden bazende ilçe veya kasabalarımızda gözüme takılan ve haber olabileceğine inandığım konuları haberleştireceğim.Bunun yanında bu habere yorum yazılabileceğini hisettiysem bu haberle ilgili kısa yada uzun yorumlar yazmıya çalışacağım.
Bu haber ve yorumları tüm gazetelerimiz ve internet sitelerimiz kendi yayın organlarında yayımlamaya değer buluyorsa yayımlayabilirler.Tek ricam şu olacaktır.Kullanacağınız haberlerde blogumun adı olan 71kale.blogspot.com adresini köşe yazılarımı yayımladığınızda ise hem ad soyadımı hemde 71kale.blogspot.com adresimi mutlaka belirtmenizi rica ediyorum. Selam ve Saygılarımla
Yunus PEHLİVANLI
71kale.blogspot.com
BALIŞEYH TARIM MÜDÜRÜNDEN İLGİNÇ UYGULAMA
Balışeyh Tarım İlçe Müdürü Erdal Öcal göreve gelmesiyle birlikte işe önce Tarım İlçe Müdürlüğünün bahçesini tanzim ederek başladı.
Erdal Öcal göreve geldiğinde çevredeki mezbelelikleri kaldırdıklarını, hizmet binasının bahçesini duvarla çevirerek bahçeyi çimlendirdiklerini ve binanın tüm duvarlarını boyattıklarını belirtti.
Binanın giriş kısmına Balışeyh Belediyesi tarafından kilit parke yapılmasından sonra bahçe içerisinde kalan alanda Tarım Müdürlüğüne yakışır bir çiçeklendirme çimlendirme yapmamız gerekiyordu diyen Tarım İlçe Müdürü Erdal Öcal :’’Ancak bu uygulamayı yapabilmek için bir ödeneğimiz yoktu. Bende tüm köy muhtarlarından bahçemize bir tane gül fidanı almasını rica ettim.Onlarında büyük bölümü sağolsunlar kabul ettiler ve bahçemize birer gül fidanı hediye ettiler.Bende bu fidan hangi köy muhtarı tarafından hediye edildi ise o güllerin dibine o muhtarlığın adı yazılı birer levha yazdırarak diktim.Yani diğer bir deyişle müdürlüğümüzün bahçesinde 26 köyümüz ve 3 belediyemiz birer gül ile temsil ediliyor.’’ dedi.



Erdal Öcal göreve geldiğinde çevredeki mezbelelikleri kaldırdıklarını, hizmet binasının bahçesini duvarla çevirerek bahçeyi çimlendirdiklerini ve binanın tüm duvarlarını boyattıklarını belirtti.
Binanın giriş kısmına Balışeyh Belediyesi tarafından kilit parke yapılmasından sonra bahçe içerisinde kalan alanda Tarım Müdürlüğüne yakışır bir çiçeklendirme çimlendirme yapmamız gerekiyordu diyen Tarım İlçe Müdürü Erdal Öcal :’’Ancak bu uygulamayı yapabilmek için bir ödeneğimiz yoktu. Bende tüm köy muhtarlarından bahçemize bir tane gül fidanı almasını rica ettim.Onlarında büyük bölümü sağolsunlar kabul ettiler ve bahçemize birer gül fidanı hediye ettiler.Bende bu fidan hangi köy muhtarı tarafından hediye edildi ise o güllerin dibine o muhtarlığın adı yazılı birer levha yazdırarak diktim.Yani diğer bir deyişle müdürlüğümüzün bahçesinde 26 köyümüz ve 3 belediyemiz birer gül ile temsil ediliyor.’’ dedi.




BALIŞEYH'TE PANCAR DAĞLARI OLUŞTU
Balışeyh TOKİ Konutları girişinde bulunan Pancar Alım Noktasında alınan pancarların üstüste yığılmasıyla adeta Pancar dağları oluşmaya başladı.
Balışeyh ilçesi başta olmak üzere Balışeyhe bağlı diğer köylerdende pancar üreticilerinin ürünlerini bir an evvel satabilmek için gece geç saatlerde pancar alım noktasına getirerek sıraya girmeleri sonucu Pancarların tartıldığı kantarın önünde adeta traktör konvoyu oluştu
Pancar alımı yapan yetkililer:’Ankara Şeker Fabrikasında alınan pancarlar üzerinde her hafta pancar usare analizi yapıldığını ve 16 polar içeren pancarın kilosunu 10.8 kuruş taban fiyatla aldıklarını’’ belirttiler.
Yetkililer:’’6 Ekimde pancar alımına başladıklarını,günlük olarak 300 ile 600 ton arasında pancar alımı yaptıklarını, gelen pancarları pancar boşaltma makinası vasıtasıyla silolar haline getirdiklerini ve alınan ürünlerin parasının Mayıs ayından itibaren ödeneceğini ‘’ifade ettiler.




Balışeyh ilçesi başta olmak üzere Balışeyhe bağlı diğer köylerdende pancar üreticilerinin ürünlerini bir an evvel satabilmek için gece geç saatlerde pancar alım noktasına getirerek sıraya girmeleri sonucu Pancarların tartıldığı kantarın önünde adeta traktör konvoyu oluştu
Pancar alımı yapan yetkililer:’Ankara Şeker Fabrikasında alınan pancarlar üzerinde her hafta pancar usare analizi yapıldığını ve 16 polar içeren pancarın kilosunu 10.8 kuruş taban fiyatla aldıklarını’’ belirttiler.
Yetkililer:’’6 Ekimde pancar alımına başladıklarını,günlük olarak 300 ile 600 ton arasında pancar alımı yaptıklarını, gelen pancarları pancar boşaltma makinası vasıtasıyla silolar haline getirdiklerini ve alınan ürünlerin parasının Mayıs ayından itibaren ödeneceğini ‘’ifade ettiler.




,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)