1968’de ilkokula gittiğim yıllarda şunları hatırlıyorum.Okullarda çocuklara beslenme amaçlı dağıtılan Amerikan süttozu ve poğçalarını.Yine okullarda ailelere yardım amaçlı dağıtılan Vita yağlarını,bayram törenlerinde geçitlere katılan ülkemize hibe edilmiş NATO’nun eski askeri araçlarını,6-7-8 numaralı gaz lambalarını, o günün bakkallarının vitrinini süsleyen 3-5 kalıp sabun paketini,tereklerde filtresiz birinci sigaraları,tezgah önünde şeker çuvalı,yarma,buğday,nohut,fasulye çuvalları,tenekelerde kilo ile satılan gül reçeli,ispirto şişeleri,ve gazyağı varilini hatırlıyorum.
Ve evlerin olmazsa olmazı büyük bir çabayla yakılabilen gürültülü gazocaklarını hatırlıyorum.Evlerin en büyük ajans dinleme aracı lambalı radyoları.Çok nadir evlerde ,gelir durumu çok iyi ailelerin evlerinde bulunan ve şehirin santralinden bağlantı kurulabilen telefon denen aleti hatırlıyorum.
Asfalt yolların çok nadir bulunduğu ve yolları çamur deryası olan bir Kırıkkale silüetini hatırlıyorum.Elbette hatırladığım daha başka şeylerde var ancak listeyi çok uzatmak istemiyorum.
Bu saydıklarım 40 sene öncekinin manzarası.2009 yılına 1968 yılından bakınca Türkiyenin, doğal olarakta Kırıkkalenin, çok mesafe katettiğini
söyleyebilirim.
Bunları niye hatırlatma ihtiyacı duydum.Çünkü bizler o şartlardan bugüne geldik.Elbette yaşı bizlerden daha büyük insanlar yukarıdaki şartlardan daha ağırlarını yaşayarak ,yokluklarla ,birçok zorlukla, hatta kıtlık dönemlerini yaşayarak bu döneme geldiler.Niyetim Polyannacılık oynamak değil ancak yaşadığımız yüzyıl birçok imkanı ve kolaylığı bünyesinde barındıran bir yüzyıl.
İşte bizleri bu imkanlarla ve nimetlerle buluşturmada siyasetin ve siyasetçilerin emeğini vurgulayabilmek için yukarıdaki manzarayı size hatırlatma gereği duydum. 1950’li 1960’lı yıllardan itibaren ne kadar siyasi parti gelip geçmişse bu ülkeden, hepsininde az yada çok insanımızın refah düzeyinin yükseltilmesi için katkısı olmuştur diye düşünüyorum.
Zaman zaman medya organlarında siyaset ve siyasetçiler hep eleştiriye maruz kalmışlardır.Hatta hakarete maruz kalmışlardır.Buda sanıyorum siyasetin iki yönünden kaynaklanmaktadır.Siyaset iki yüzü keskin bir kılıç gibidir.Kılıcın bir yanıyla tüm insanları kucaklayan bir yapı, diğer yüzüyle toplumu kullanan hatta topluma zarar verebileceğiniz iki yüzlü bir kılıç.Yani siyaset ve onun size verdiği güç.Siyasete talip olanlar siyasetin şu yönünüde hiç unutmamalılar. Bir gün öncesinde halk sizleri göklere çıkarırken, birgün sonrasında, bir başka icraatınızdan dolayı halkın sizi siyaseten idam edebildiği vefasız bir meslek dalı
Diyelimki belediye başkanı yada milletvekili oldunuz bu andan itibaren elinizdeki siyasi güçle insanların hayatını abad edebilirsiniz yada siyasetle insanlara zulmedebilirsiniz.Bu anlamda siyasete talip olanlar hedefini iyi belirleyerek neye talip olduğunu iyi bilmelidir.
Oy verdiğimiz siyasetçiler : ”Vergi adı altında, zenginden alıp fakire verebilirler.Yada fakirden alıp zengine verebilirler.Eğer hükümetin arkasında halk varsa vergi ona göre alınır ve dağıtılır.Eğer hükümetin arkasında azınlık bir güç ve bazı lobiler varsa bu seferde vergi ona göre alınır ve dağıtılır .Yine belediye başkanlarıda güç aldıkları kesimler kim ise hizmetlerini ve diyetlerini o kesimlere öderler.İktidara halkın özü ve özeti yansır. ”
Hükümetleride belediyeleride başkanlarıda bizim oylarımız belirlediğine göre, iktidar bizim aynamız olduğuna göre;” Gelin hep beraber aynaya yeniden güzel bir adayın ve partinin ışığını yansıtalım.”
Yunus Pehlivanlı
71kale.blogspot.com
2 Ocak 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder